Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün 15 Ekim 1927 Cumartesi günü, Cumhuriyet Halk Fırkasının İkinci Büyük Kurultayında kürsüden, altı gün boyunca ve toplamda 36 saat 33 dakikada okuduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yolunda nasıl bir Milli Mücadele yolu izlediğini anlattığı metindir.
"Efendiler, geleceğe ait tedbirler hakkında fikir alışverişinde bulunmadan evvel maziye ait vakalar ve hadiseler hakkında maruzatta bulunmak ve senelerden beri devam eden faaliyet ve icraatımızın milletimize hesabını vermek vazifem olduğu kanaatindeyim. Hadiseler ile dolu olan dokuz senelik bir devrenin tarihine temas edecek maruzat ve beyanatım uzun sürecektir. Fakat mesele, yapılması zaruri bir vazife olduğuna göre, beni mazur göreceğinizi ümit ederim." M.Kemal ATATÜRK
NUTUK 1. BÖLÜM (1919-1920)
2.Kısım / Konu 6: Adını Saklayan Bir Tanıdığın Amasya'ya Gelmesi
Daha Havza'da bulunduğum sırada, Ankara'da bulunan 20.Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa'dan bir şifre telgraf aldım. Bu telgraf, "tanıdığınız bir zat bazı arkadaşlar ile İstanbul'dan buraya gelmiştir. Hareket suretleri hakkında ne emir buyuruyorsunuz" mealinde idi. Adeta bir muammayı andıran bu telgraf, pek ziyade merakıma ve şaşırmama sebep oldu. Söz konusu zatı tanıyorum, benden hareket hattı soruyor, Ankara'da arkadaşım olan emin bir kumandanın yanında, telgraf da şifredir. O halde neden ismini şifre olarak dahi yazdırmaktan çekiniyor? (!) Bir hayli düşündüm. Anlar gibi oldum. Tahmin buyurulur ki, muamma halliyle iştigale zamanım müsait değildi. Fakat, Fuat Paşa'yı yakından görmek, mıntıkaları, muhitleri, düşünceleri hakkında fikir alışverişinde bulunmak, bence pek ziyade arzuya değer idi. Bu muammalı telgraftan ilham alarak kendisine şu ricada bulundum: "Ankara'dan ayrıldığınızı hissettirmeyecek tertibat ve tedbirleri aldıktan sonra, isim ve kıyafet değiştirerek birkaç gün için süratle bana geliniz. İstanbul'dan gelen arkadaşları da beraber getiriniz."
Hakikaten Fuat Paşa, dediğim gibi Havza'ya hareket eder. Fakat, bazı zorlayıcı sebeplerden dolayı, derhal Havza'yı terk edip Amasya'ya gitmeye mecbur olmuştum. Fuat Paşa, Havza yolunda vaziyeti anlar ve Amasya'ya yönelir. İşte bu suretle 21/22'de Amasya'da nezdimde bulunuyor. İsmi şifrede zikrolunmayan zat da Rauf Bey idi.
İstanbul'u terk etmek üzere, ikametgahımdan otomobile bineceğim esnada Rauf Bey nezdime gelmişti. Bineceğim vapurun takip olunacağını ve İstanbul'da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz'de batırılacağımı emin kaynaktan işitmiş, onu haber verdi. Ben İstanbul'da kalıp tutuklanmaktansa batıp boğulmayı tercih ettim. Ve hareket ettim. Kendisine de önünde sonunda İstanbul'dan çıkmak mecburiyetinde kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim.
Rauf Bey, hakikaten İstanbul'dan çıkmak lüzumunu hissetmiş ve çıkmış… Fakat benim yanıma gelmedi. Arkadaşı olan 56. Fırka Kumandanı Miralay Bekir Sami Bey'le buluşmak üzere ve İzmir cephesine daha yakın bir yerde daha faal ve daha faydalı olacağını farz ederek Bandırma-Akhisar yoluyla Manisa havalisine gitmiş. Gittiği yerde, manevi ahvali bozuk, vaziyeti tehlikeli ve müthiş görmüş. Derhal isim değiştirerek oradan Ödemiş, Nazilli, Afyon Karahisar üzerinden Aziziye-Sivrihisar yoluyla ve araba ile de Ankara'ya, Fuat Paşa'nın nezdine gelmiş ve bana müracaat etmiş. Pek güzel ama! İsmini saklamak suretiyle beni üzmekte mana var mıydı?
Diğer taraftan, 3.Kolordu Kumandanım olup Samsun Mutasarrıflığı'nda bıraktığım Refet Bey'i artık Sıvas'a, kolordu merkezine göndermek istiyordum. Birkaç defa gelmesi için emir vermiştim. Bağlı yerlere çıkmış. Emirlerime cevap dahi alamıyordum. Nihayet o da, tesadüf eseri o gün gelmişti.
